9 Nisan 2012 Pazartesi

Midnight in Paris - Paris'te Gece Yarısı

Woody Allen'ın izlediğim ilk filmi, aldığı bütün olumlu eleştirileri hak eden, Annie Hall filmiydi. İzlediğim son filmi ise Paris'te Gece Yarısı.
İnce göndermelerle işlenmiş, bol diyaloglu, biraz sanat ve edebiyat bilgisi ile izlemeye doyamayacağınız bir Allen klasiği. Filmin gerçeküstücü tavrını aslında afişinden ve bence olmadığı kadar güzel gösterilen (Amélie filminde olduğu gibi) Paris görüntülerinden oluşan girişinden anlayabilirsiniz. Kameranın Paris'i gösterdiği her bir karenin tablo misali bir görselliğe sahip olması filmin ressamlar ve yazarlarla dolu yapısına muhteşem bir şekilde uymuş bence.
Güzel sanatlarda okumuş olmanın faydalarını filmi izlerken bol bol gördüm. Dali, Picasso, Matisse gibi  ressamları tanıyor olmanın verdiği haz keyfime keyif kattı:) Hele Gil'in gerçeküstücü yönetmen Luis Banuel'e Mahvedici Melek (ve daha sonra da Burjuvazinin Gizli Çekiciliği ile devam eden) filminin konusunu "çıtlatması" harika bir seyirlik. Adrien Brody'nin kısa Dali performansı ayrıca görülmeye değer.
Bunun yanında Owen Wilson'un Woody Allen benzeri oyunculuğu ve kendine has mizacı ile sergilediği performans filmi izlemek için yeterli bir neden.
Bunun yanında final sahnesine doğru (Moulin Rouge'un keyifli atmosferinde) Allen, bilgece işlediği senaryosunda, herkesin kendi çağı yerine geçmişteki bir zamanda(Allen buna altın çağ demiş) yaşama isteğine inceden eleştiriler göndermiş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder