24 Aralık 2012 Pazartesi
TİM'in organize ettiği İnovasyon Fuarı 2012
TİM tarafından düzenlenen 2012 inovasyon fuarında sergilenen iki projemden biri olan ve İMMİB 2011 de ikincilik ödülü alan ketane çizeceği kest-it in prototipine dokunma fırsatı buldum:) Eksik olan biraz kestane ve bir sobaydı sadece:)
18 Aralık 2012 Salı
ETMK Platforma 9 Nisan'da yazdığım ve hiç bir cevap alamadığım yazıyı birde burada paylaşmak istedim:
Bakanın gelmemiş olmasından ziyade beni esas üzen mezunu olduğum MÜ End.Ür.Tas. bölümü hocalarından kimsenin gelmemiş olması. Listeye baktığımda neredeyse her kategoride öğrenci veya mezunlarının ödül almasına rağmen gelmemeleri bölümümüz adına üzücü. En az bakan kadar yoğun olduklarını düşününce hak veriyorum aslında :))
Her şeyden önce İmmib Tasarım Yarışmaları ülkemizdeki eli yüzü düzgün az sayıdaki yarışmalardan biri. Buna rağmen eksikleri yok değil. Aslında genel olarak ülkemizde yapılan yarışmalarla ilgili çok eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle öğrenci katılımlı yarışmalarda bu dahada göze çarpıyor.Genel olarak bir yarışmanın hem teslim süresinin hemde açıklama ve ödül töreni tarihlerinin belli şartlara bağlı olması gerekir. Bu olmadığı taktirde sürekli ertelenen teslim tarihleri, değiştirilen ödül ilan tarihleri ve İMMİB'te de gördüğümüz gibi sonu gelmeyen tören ertelemeleri ile karşı karşıya kalırız.
Diğer yandan yarışma konseptleri ve bununla ilgili şartnameler çoğu kez "bulunsun" diye konulmuş şartlar gibi geliyor bana. Çünkü ödül alan tasarımların çoğu aslında hiçte konsept ile ilgili olmuyor. Özellikle mobilya yarışmalarında "şartnameyle" "kazanan" tasarımları yan yana koyun, bu şartnameyle bu ürün nasıl seçildi dersiniz.
Birde jüri ile ilgili sıkıntılar var. Özellikle öğrenci katılımlı yarışmalarda, jüride bulunan bazı akademisyenlerin kendi öğrencilerini kayırdığı ve hatta yarışma projesini daha önceden gördüğü ile ilgili duyduklarım ve bir keresinde de gördüğüm olaylar beni çok üzdü. Bu yarışmaların adil bir düzende olduğunu düşünen onlarca katılımcıya yapılan büyük bir hakaret ve saygısızlıktan başka bir şey değildir bu. Bunu kendine yakıştıran o akademisyenlerin hangi ahlak düşüncesi içerisinde olduklarını merak ediyorum. Diğer yandan bu yöntemle yarışmada hak kazanan meslektaşlarım nasıl bir hak yediklerinin farkındalar mı acaba.
Bunların önüne geçmenin yollarından biri jüri üyelerinin yarışmaya katılan her tasarım için neden kazandığını veya neden dereceye giremediğini açıklayan yazı ile tasarım sahibine bilgi vermesi olabilir. Mesela benim kazanmama neden olan tasarımımın hangi özelliğidir ve diğer yandan kaybeden tasarım neden kazanamamıştır. İMMİB in onca para harcayarak çıkardığı koca kitapta her tasarım için kısa bir açıklamaya yer verilebilirdi. Buna benzer uygulamaları yut dışı yarışmalarda görmek mümkün.
Senol DOGAN
İmmib 2011 Tasarım yarışmalarının ödül töreni, bir sonraki yarışma ilan edilmeden:), nihayet 3 Nisan da yapıldı.
Bakanımızın onurlandırması amacı ile onlarca ertelemenin ardından Bakanımızın yoğun iş temposu nedeniyle onurlandıramadığı:) bir törenle ödül sahipleri açıklandı.Bakanın gelmemiş olmasından ziyade beni esas üzen mezunu olduğum MÜ End.Ür.Tas. bölümü hocalarından kimsenin gelmemiş olması. Listeye baktığımda neredeyse her kategoride öğrenci veya mezunlarının ödül almasına rağmen gelmemeleri bölümümüz adına üzücü. En az bakan kadar yoğun olduklarını düşününce hak veriyorum aslında :))
Her şeyden önce İmmib Tasarım Yarışmaları ülkemizdeki eli yüzü düzgün az sayıdaki yarışmalardan biri. Buna rağmen eksikleri yok değil. Aslında genel olarak ülkemizde yapılan yarışmalarla ilgili çok eksik olduğunu düşünüyorum. Özellikle öğrenci katılımlı yarışmalarda bu dahada göze çarpıyor.Genel olarak bir yarışmanın hem teslim süresinin hemde açıklama ve ödül töreni tarihlerinin belli şartlara bağlı olması gerekir. Bu olmadığı taktirde sürekli ertelenen teslim tarihleri, değiştirilen ödül ilan tarihleri ve İMMİB'te de gördüğümüz gibi sonu gelmeyen tören ertelemeleri ile karşı karşıya kalırız.
Diğer yandan yarışma konseptleri ve bununla ilgili şartnameler çoğu kez "bulunsun" diye konulmuş şartlar gibi geliyor bana. Çünkü ödül alan tasarımların çoğu aslında hiçte konsept ile ilgili olmuyor. Özellikle mobilya yarışmalarında "şartnameyle" "kazanan" tasarımları yan yana koyun, bu şartnameyle bu ürün nasıl seçildi dersiniz.
Birde jüri ile ilgili sıkıntılar var. Özellikle öğrenci katılımlı yarışmalarda, jüride bulunan bazı akademisyenlerin kendi öğrencilerini kayırdığı ve hatta yarışma projesini daha önceden gördüğü ile ilgili duyduklarım ve bir keresinde de gördüğüm olaylar beni çok üzdü. Bu yarışmaların adil bir düzende olduğunu düşünen onlarca katılımcıya yapılan büyük bir hakaret ve saygısızlıktan başka bir şey değildir bu. Bunu kendine yakıştıran o akademisyenlerin hangi ahlak düşüncesi içerisinde olduklarını merak ediyorum. Diğer yandan bu yöntemle yarışmada hak kazanan meslektaşlarım nasıl bir hak yediklerinin farkındalar mı acaba.
Bunların önüne geçmenin yollarından biri jüri üyelerinin yarışmaya katılan her tasarım için neden kazandığını veya neden dereceye giremediğini açıklayan yazı ile tasarım sahibine bilgi vermesi olabilir. Mesela benim kazanmama neden olan tasarımımın hangi özelliğidir ve diğer yandan kaybeden tasarım neden kazanamamıştır. İMMİB in onca para harcayarak çıkardığı koca kitapta her tasarım için kısa bir açıklamaya yer verilebilirdi. Buna benzer uygulamaları yut dışı yarışmalarda görmek mümkün.
Senol DOGAN
25 Mayıs 2012 Cuma
OİB Otomotiv Proje Yarısması 2012
Takım elbise mi giysem?:) |
Onur Nak ile beraber geliştirdiğimiz "Vacuum" adlı proje yarışmada 244 proje arasından Ergonomi kategorisinde 2.lik aldı. Adımıza patentlenen projenin detaylarını aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Özellikle
çocuklu ve kalabalık ailelerde; sürekli yolcu taşıyan ve sigara içilen
araçlarda veya araç içinde yapılan atıştırmalıklarda araç içi temizlik başa
bela bir sorun olarak görülmüştür.
Aracın içini
bu gibi durumlarda sürekli temiz tutmak ya zahmetli ya da maliyetli
gelmiştir. Bu tasarımda ise hem
masrafsız hem de zahmetsiz temizliğin mümkün olabilmesi sağlamıştır.
Yolculuk
esnasında dökülen sigara külü, çocukların yaptığı atıştırmalıkta saçılan
kırıntılar, ayakkabılarımız ile gelen çamur ve tozlar vb. gibi aracı tozlu ve
pis gösteren bir çok etken vardır. Bundan kurtulmak zahmetli veya masraflıdır.
Bu zahmet ve
masraftan kurtulmak için elimizin altında bulunan bir alete ihtiyaç duyarız. Bu
tasarım tamda size bu aşamada yardımcı olur. Tamda elinizin altında!
21 Nisan 2012 Cumartesi
Yatak Odası Tasarımı
Yatak Odası |
Yatak Odası |
Yatak odasında televizyon izleme geleneğini daha sağlıklı bir hale getirmek istedim. Çünkü doktorların tavsiyesi yatakta televizyon izlememiz üzerinedir. TV izlerken oturma şekli, televizyona bakış açısı vb. sağlığı etkileyen faktörlerdir. Bu konsept ona bir çözüm öneriyor aslına bakarsanız.
Ayrıca küçük mekanlar için de pratik bir çözüm önerisi sayılabilir. Yatak dolabının ön tarafı makyaj masası ve küçük depolama alanları ile şekillenirken dolabın arkasını da elbise dolabı olarak kullanabiliyorsunuz. Dolap ve duvar arasındaki boşluk bu kullanım için bırakılmıştır.
19 Nisan 2012 Perşembe
İMMİB 2011 Ödül Töreni
Sevgili arkadaşım Teberdar Gürbey'de bu yarışmadan iki ödül almıştı(birincilik ve ikincilik). Kendisiyle aynı kategoride yarışmadığım için şanslıyım. Girdiği her kategoride ödül almak gibi bir meziyeti var çünkü:) Başarılarının devamını diliyorum Gürbey'e ama bizim ekmeğimize de mani olmasın tabi:)
Bu arada bu salon İMMİB Teknoloji ve Tasarım Anadolu Meslek Lisesinin konferans salonu. Keşke bütün liselerimiz bu imkanlara sahip olabilseler.
17 Nisan 2012 Salı
Genç Odası Tasarımı
Genç Odası |
Ödül almamış olsa da en beğendiğim tasarımlarımdan biridir. "Yerden" kazanmak ve oyun için daha fazla alan yaratmak üzerine geliştirdiğim bir konsept üzerine kurdum bu tasarımı. Bence hedefi açısından başarılı olmuş bir çalışma.
Sıkıntı olan, yüksek tavana ihtiyacı olması olabilir. Onun dışında kullanılan malzeme ve form olarak da kendi içinde bir bütünlüğe sahip. Sunum esnasında yerin bu kadar boş olması rahatsız edici olmuş olabilir. Halbuki yerlere oyuncak ve oyun araçları serpiştirseydim daha doyurucu olabilirdi jüri için.
Başka sıkıntıları da olabilir ama, ben fazla sahiplendiğim için sanırım, göremiyorum:)
Siz görürseniz yazın lütfen:)
16 Nisan 2012 Pazartesi
Behzat Ç. ve Çalgı Çengi
Yönetmen Serdar Akar'ı(Behzat Ç.) ben "Yeni Sinemacılar" adını verdiği sinema akımı için çektiği Gemide ve Lalelide Bir Azize filmleri ile tanıdım. Birbiri içine örülü bu iki sinema filmi karanlık ve anlaşılmaz sahneleri ile sinirlerimi bozsa da iki bakış açısı sunan bu filmleri beğenmediğimi söyleyemem. Her ne kadar daha iyi yapılabileceğimi düşünsem de...
Serdar Akar'ın en beğendiğim filmi, çıktığı zaman büyük tepki toplayan, Barda filmidir. Her ne kadar yönetmen Serdar Akar filmde adalet anlayışının kişiden kişiye nasıl değiştiğini vurgulamaya çalıştığını söylese de bunu gözümüze soka soka yapmasaydı çok daha başarılı bir film olabilirdi.
Selçuk Aydemir tarafından yönetilen(yönetilemeyen) Çalgı Çengi filmi Cem Yılmaz'ın yapımcılığını üstlendiği 2011 yapımı bir film. Başrol oynayan ikilinin kendi haline bırakılmış (senaryosuzluk ve yönetmensizlik yüzünden) oyunculukları ile küçük skeçler olarak bir nebze olsun izlenebilir olmuş bir film Çalgı Çengi.
Bununla beraber Behzat Ç. her ne kadar televizyonlarımızda yayınlanan diğer polisiye dizi olan Arka Sokaklar'dan çok daha üstün olsa da netice de prodüksiyon sorunları her zaman dizilerimizin kalitesini düşüren bir etken olmuştur. Bunun yanında zorlama senaryolarında etkisi büyük. Fakat dün akşam Behzat Ç. ye konuk olan Çalgı Çangi, bence televizyonda izlemeye değer bir dizi kıvamında olmuştu. Bunun yakında gelecek olan Çalgı Çengi 2 için bir ısınma turu olduğu açık. Dizinin bu bölümüne sonradan eklendiği belli olan Çalgı Çengi senaryosu aslında sizi çok da rahatsız etmeyecek. Hatta Çalgı Çengi filmini izlemediyseniz, ki bence gerek yok, dizinin bu bölümünü izlemeniz yeterli. Zaten hikaye aynı. Filmden alıp dizinin senaryosuna işlenmiş ve bana kalırsa bu hali daha da seyirlik olmuş ama TV de:)
10 Nisan 2012 Salı
Salata Kurutucu Tasarımı
Salata Kurutucu |
Salata Kurutucu |
Gondol Plastik için studioSTD firmamızın yaptığı salata kurutucu tasarımı. Malzeme kalitesi olarak bizim istediğimiz kalitede olamasa da çıkan ürün form olarak istediğimiz ürün oldu.
Standart salata kurutucularında çevirme işlemi sırasında kaseyi nasıl tutacağınızı bilemezsiniz. Sürekli elinizden kayar. Bu üründe kapakta bulunan çıkıntı kısım kaseyi rahatlıkla kavramanıza yardımcı olur. Formunu beğeniyor olmamın yanında, sürekli salata yapan biri olarak, benim için bu özelliği bile almaya değer:))
9 Nisan 2012 Pazartesi
Midnight in Paris - Paris'te Gece Yarısı |
Woody Allen'ın izlediğim ilk filmi, aldığı bütün olumlu eleştirileri hak eden, Annie Hall filmiydi. İzlediğim son filmi ise Paris'te Gece Yarısı.
İnce göndermelerle işlenmiş, bol diyaloglu, biraz sanat ve edebiyat bilgisi ile izlemeye doyamayacağınız bir Allen klasiği. Filmin gerçeküstücü tavrını aslında afişinden ve bence olmadığı kadar güzel gösterilen (Amélie filminde olduğu gibi) Paris görüntülerinden oluşan girişinden anlayabilirsiniz. Kameranın Paris'i gösterdiği her bir karenin tablo misali bir görselliğe sahip olması filmin ressamlar ve yazarlarla dolu yapısına muhteşem bir şekilde uymuş bence.
Güzel sanatlarda okumuş olmanın faydalarını filmi izlerken bol bol gördüm. Dali, Picasso, Matisse gibi ressamları tanıyor olmanın verdiği haz keyfime keyif kattı:) Hele Gil'in gerçeküstücü yönetmen Luis Banuel'e Mahvedici Melek (ve daha sonra da Burjuvazinin Gizli Çekiciliği ile devam eden) filminin konusunu "çıtlatması" harika bir seyirlik. Adrien Brody'nin kısa Dali performansı ayrıca görülmeye değer.
Bunun yanında Owen Wilson'un Woody Allen benzeri oyunculuğu ve kendine has mizacı ile sergilediği performans filmi izlemek için yeterli bir neden.
Bunun yanında final sahnesine doğru (Moulin Rouge'un keyifli atmosferinde) Allen, bilgece işlediği senaryosunda, herkesin kendi çağı yerine geçmişteki bir zamanda(Allen buna altın çağ demiş) yaşama isteğine inceden eleştiriler göndermiş.
4 Nisan 2012 Çarşamba
Young Adult
Bu iki filmden JUNO yu iki sene önce izlemiştim. Film 2007 yılında vizyona girmiş. Ülkemizde de 2008 yılında sanırım gösterime girmişti. BAFTA ve 80. Akademi ödüllerinde bir çok dalda ödüle aday olan filim her ikisinden de özgün senaryo dalında ödüle layık görülmüştü. İzlediğim zaman çok beğendiğimi ve eğlendiğimi hatırlıyorum. Az hatırladım film hakkında nasıl yorum yapacaksın diyenler için söylüyorum yazımın amacı zaten Juno değil:) Üç gün önce izlediğim Young Adult filmi hakkında yazmak istiyorum aslında ama Juno ile de bağlantılı olduğundan filmi hatırlatmak istedim.
Young Adult filminin afişini gördüğümde nedense aklıma Juno filmi gelmişti. Her iki afişte de bakışlarında bir çok sorunu barındıran kadın ve yanında şapşal bir "canlı":) Filmi izlemeye karar verdikten sonra öğrendim ki her iki filmin de yönetmeni Jason Reitman ve senaristi Diablo Cody. Diablo Cody nin senaristliğini yaptığı bir diğer film ise Megan Fox un başrol oynadığı Jennifer's Body. Aslında bu üç filmi peş peşe izlerseniz filmin içindeki mizah, romantizm ve dram duygusunun ne kadar yakın olduğunu anlarsınız. Bu durumun kötü olduğunu düşünmüyorum. Aksine, bir tarz olarak, benim çok hoşuma gidiyor.
Tabi senarist kadın olunca kadın oyuncuların başarısı, duyguyu senaryodan bize aktarabilme yetenekleri de o denli yüksek oluyor. Bu senaryoların bir erkeğin elinden çıkması durumunda zannetmiyorum ki filmdeki kadın karakterlerin duygusu bize olduğu gibi geçebilsin. Burada başarılı bulduğum yönetmen Jason Reitman ı da unutmuyorum tabi.
Young Adult filmine gelince, Chalyize Theron her rolün altından kalkabilme(Monster filminde onun oynadığına hala inanmıyorum:) yeteneği ile bu rolünde üstesinden gelmeyi başarmış. Ancak görünen o ki yönetmen ve senarist ikilisi Juno nun başarısını bu filme taşımakta pekte başarılı olamamışlar. Yönetmenlik açısından kötü bir film olduğunu söyleyemem ama senoryo bakımından bazı sıkıntılar barındırıyor.
Yaşadığı büyük şehirde kendi başarısını küçük bulan, doğduğu kasaba da ise çok başarılı sayılan yazar Mavis Gary(Chalyize Theron) nin 'evli ve çocuklu' eski erkek arkadaşını yeniden kazanma çabasına ve geçmişi ile bir tür hesaplaşma değilse de karşılaşma macerasını izliyorsunuz filmde.
İzlemeye değer bence:)
1 Nisan 2012 Pazar
Titanların Savaşı / Titanların Öfkesi
Titanların Savaşı 2010 |
Titanların Öfkesi 2012 |
Tabi bu filmin aslında 1981 yılında aynı adla çekilmiş olan Ray Harryhausen'ın filminin yavan bir yeniden çekimi olduğunu da unutmayın.
Titanların Öfkesi'ne gelecek olursak görsel efektleriyle ön plana çıkan klasik bir kahramanlık ve maceraya yolculuk filmi olduğunu söyleyebilirim. Görsel efektlerini, bu alanda en başarılı firmalardan biri olan, MPC (Moving Picture Company) firmasının yaptığını düşünürsek bu film için de "Senaryosu bahane görsel efektleri şahane" demenin bir sakıncası yok. İlkini sinemada izlememiş olmaktan pişman olmasam da bunun görsel efektlerini sinemanın dev ekranında izlemenin keyifli olacağını düşünüyorum. Tanrıların sözlerine kulaklarınızı tıkayıp görsel efektler için gözlerinize yüklenmenizi tavsiye ediyorum:)
Titanların Öfkesi'ne gelecek olursak görsel efektleriyle ön plana çıkan klasik bir kahramanlık ve maceraya yolculuk filmi olduğunu söyleyebilirim. Görsel efektlerini, bu alanda en başarılı firmalardan biri olan, MPC (Moving Picture Company) firmasının yaptığını düşünürsek bu film için de "Senaryosu bahane görsel efektleri şahane" demenin bir sakıncası yok. İlkini sinemada izlememiş olmaktan pişman olmasam da bunun görsel efektlerini sinemanın dev ekranında izlemenin keyifli olacağını düşünüyorum. Tanrıların sözlerine kulaklarınızı tıkayıp görsel efektler için gözlerinize yüklenmenizi tavsiye ediyorum:)
30 Mart 2012 Cuma
50/50
Türkiye'de Şansa Bak adı ile vizyona giren 50/50 (fifti fifti:) afişten de anlaşılacağı üzere içinde komedi unsurları barındıran bir film ama komedi değil. Daha doğrusu işlediği konu durum itibari ile komediden çok dram.
Gel gelelim senaryo o kadar ince işlenmiş ki bu dramatik durum içerisinde komedi unsurları kimseyi incitmeden dengeli bir şekilde verilebilmiş.
Neden İzledim?
Şöhret basamaklarında emin adımlarla ilerleyen Joseph Gordon-levitt, bu filmde kariyerinin önemli performanslarından birini, başarı ile, gerçekleştirmiş.
Çok hassas bir konuyu kimseyi kırmadan işlemiş başarılı bir senaryoya sahip. Bu, iyi yönetmen ve iyi oyuncu kadrosuyla birleşince tamda sinemaya uygun seyirlik bir film olmuş. Paranızın boşa gitmeyeceği, naif, dram ve komedi unsurlarını barındıran başarılı bir film.
(Fotoğraf: ntvmsnbc)
29 Mart 2012 Perşembe
Şafak Sezer ve Filmleri
Maskeli Beşler, Kolpaçino, Kutsal Damacana serilerini neden izlemediğimi paylaşmak istedim bu sefer:
Şafak Sezer'i ben ilk defa Arçelik reklamlarında izlemiştim. Çelik robotumuzla tanıştığımız zamanda:) O günden bu güne çok şeyler oldu. Hatta Çelik bile kendine Çeliknaz adında bir sevgili buldu:) (Laf aramızda Çeliknaz o kadar güzel olmuş ki Çelik yanında kamyon şöförü gibi duruyo. Onunda parçalarını bi yenileme zamanı geldi bence:))
Ben Şafak Sezer'i ilk gördüğüm andan beri sevmişimdir. Oyunculuğunun başarılı olduğunu ve gelecek vaat ettiğini o zaman hepimiz anlamıştık zaten. Peki bu kadar başarılı bir oyuncu nasıl oluyor da bu kadar başarısız filmler çekebiliyor? Cevap basit aslında: Kötü senaryo ve başarısız yönetmen kurbanı olmak. Yukarıda afişlerini sıraladığım filmlerin tamamını Şafak Sezer tek başına sırtlamış. Bu filmlerin ufak da olsa bir başarısı varsa o da ne senaryo ne de yönetmen başarısıdır. Bu Şafak Sezer'in kendi başarısıdır. Zaten yapımcılarda o na güvenip senarist ve yönetmen için çok fazla bütçe ayırmıyorlar sanırım.
Kendisine uygun sağlam bir senaryo ve iyi bir yönetmenle gelene kadar Şafak Sezer filmleri için sinemaya gitmek zaman ve para kaybından başka bir şey değil. DVD lerini 5TL ye her yerden alıp izleyebilirsiniz ya da İnternet üzerinden filmlere ait bir kaç güzel sahneyi izlemeniz bile yeterli. Hem paranız hemde zamanınız size kalmış olur.;)
Şafak Sezer'i ben ilk defa Arçelik reklamlarında izlemiştim. Çelik robotumuzla tanıştığımız zamanda:) O günden bu güne çok şeyler oldu. Hatta Çelik bile kendine Çeliknaz adında bir sevgili buldu:) (Laf aramızda Çeliknaz o kadar güzel olmuş ki Çelik yanında kamyon şöförü gibi duruyo. Onunda parçalarını bi yenileme zamanı geldi bence:))
Ben Şafak Sezer'i ilk gördüğüm andan beri sevmişimdir. Oyunculuğunun başarılı olduğunu ve gelecek vaat ettiğini o zaman hepimiz anlamıştık zaten. Peki bu kadar başarılı bir oyuncu nasıl oluyor da bu kadar başarısız filmler çekebiliyor? Cevap basit aslında: Kötü senaryo ve başarısız yönetmen kurbanı olmak. Yukarıda afişlerini sıraladığım filmlerin tamamını Şafak Sezer tek başına sırtlamış. Bu filmlerin ufak da olsa bir başarısı varsa o da ne senaryo ne de yönetmen başarısıdır. Bu Şafak Sezer'in kendi başarısıdır. Zaten yapımcılarda o na güvenip senarist ve yönetmen için çok fazla bütçe ayırmıyorlar sanırım.
Kendisine uygun sağlam bir senaryo ve iyi bir yönetmenle gelene kadar Şafak Sezer filmleri için sinemaya gitmek zaman ve para kaybından başka bir şey değil. DVD lerini 5TL ye her yerden alıp izleyebilirsiniz ya da İnternet üzerinden filmlere ait bir kaç güzel sahneyi izlemeniz bile yeterli. Hem paranız hemde zamanınız size kalmış olur.;)
Çelik askılıktan sehpa
Evlerde kullandığımız çelik askılardan yaptığım bir tasarım. Her ne kadar renderlerde dengeli ve stabil dursa da aslında bunun çok zor olduğunun farkındayım. Askı kısmından geçecek bir halka ile sorun çözülebilir aslında ama ben bu haliyle daha çok sevdim:) Tasarımı uygulamak isterseniz bir halka geçirmeyi unutmayın. Hata iki halka daha sağlıklı olur:))))
Philippe S+arck Kadar İyi Sayılırım
Prototipi de vardı bu tasarımımın ama arşivimde bulamadım fotoğraflarını. Üretim konusunda sıkıntıları olmakla beraber çok rahat olduğunu söyleyebilirim. Hatta oturma alanı düz olan taburelere nazaran çok daha rahat bir oturmaya sahip. Mekanizmayı kendim çözdüm fakat yaptıktan sonra aynı mekanizmayı Philippe S+arck yaptığı bir sandalyede benden yıllar evvelce kullanmış:) Bu aslında beni sevindirdi. Demekki doğru yoldayım:)
İşte adresini de vereyim. (Bu arada kendine çok güzel bir site yapmış Philippe cim:))
http://www.starck.com/en/design/categories/furniture/chairs.html#miss_coco
28 Mart 2012 Çarşamba
Başka Dilde Aşk
En son izlediğim Başka Dilde Aşk - 2009 filmiyle ilk yorumumu yapıyorum:
Bir "ilk film eleştirisi" için aslında bu film biraz manidar. Mesela bu güne kadar neden 'sustum' ki? Üstelik bu film yönetmenin ilk filmi:)
Filmin yapısı duygusal-komedi kategorisinde. Dram da eksik kalmamış tabi. Tutarlı bir senaryoya sahip film yönetmen için de iyi bir ilk film olmuş. Yönetmen sıkıntısı kadar senaryo sıkıntısı da yaşayan sinemamız için hala umut var dedirten filmlerden bence. Sinemada izleseydim sıkıntıdan "ne olur ileri sarın!" çığlıkları atabileceğim sahnelerin olması sürpriz değil. (DVD sağ olsun diyorum.)
Neden İzledim?
Oyunculuğu her zaman seyirlik olan Lale Mansur, yönetmenle beraber senaryoyu kaleme alan ve filmde başrol oynayan Mert Fırat ve bulunduğu sahnelerde kendisinden nefret etmemizi ustalıkla başaran Emre Karayel için bence DVDsi alınıp izlenebilir bir film. Farklı bir aşk hikayesi izlemek için de birebir. Şu çağrı merkezi hikayesi de aslında hepimizin dikkat etmesi gereken bir konu. Çağrı merkezlerinden gelen aramalarda karşımdakine hep nazik davranmaya çalışsam da bazen onların da bizi çıldırtmak için ellerinden geleni yaptıklarını düşünmüyor da değilim. İşlediği bu konuların dışında filimde size "vaaaay" dedirtecek sahneler de var. Daha ne olsun.
Boş zamanınızı değerlendirmek için izleyebilirsiniz.
Yönetmen İlksen Başarır'ın diğer filmi Atlıkarınca - 2011 ile ne kadar yol aldığını öğrendiğim zaman buradan tekrar kendisi ve yeni filmi hakkında yorumlarımı yazacağım.
Oluklu Mukavvadan Koltuk
Çalıştığım mimarlık ofisinde(ADOBE Mim.) Nurus'tan arta kalan kolilerle, çöpe atmayalım ama ne yapalım diye düşünürken, böyle bir tasarım yaptım.
Öncelikle bütün kolileri tek tek açtım ve ardından birbirine ekleyerek yuvarladım. Sonunda koca bir silindir elde ettim. Üzerinde çizimi yaptıktan sonra maket bıçağı ile yontmaya başladım. Her şey bittikten sonra aslında daha kolay yöntemlerle bunu yapmanın mümkün olduğunu anladım:) İş işten, ellerim ise kendinden geçmişti artık:)
Nihayetinde oturması rahat ve sağlam bu ürün çıktı ortaya. Elinizde bu miktarda mukavva geçerse buna benzer tasarımlar için değerlendirebilirsiniz.
En azından denedim:)
Hurdacıdan aldığım iki demirle yaptığım bir çalışma. Öncelikle belirtmeliyim ki çok ağır oldu:) Oturma kısmı rahat olsa da sırt yaslama kısmı insanı rahatsız ediyor. Üzerinde biraz daha çalışmayla adam edilebilirdi belki ama ağırlığına yapacak bir şey yok. Denge konusunda bir sıkıntı yaşamadım. Ayaklarda açılma olmadı.
Asıl amacım tek parça uzun bir profilden üretmekti ama çok dolambaçlı olacağı için vazgeçtim. Üstelik o uzunlukta bir profilde yok bildiğim kadarıyla:)
27 Mart 2012 Salı
PVC borulardan sandalye tasarımı
Babamın tesisat ustası ve benimde bir tasarımcı olmamdan gelen birlikteliğin nihayetinde böyle bir ürünün çıkması çok normal değil mi? PVC su borusu, T ve dirsek yardımı ile kendinize böyle bir sandalye yapabilirsiniz. Yaklaşık maliyeti 30-50TL arasıydı yanlış hatırlamıyorsam.
Aslına bakarsanız bu projeyi detaylı bir şekilde hazırlayıp Borusan Pazarlama müdürlüğüne bir sunum yapmıştım öğrencilik yıllarımda. Sunum sırasında projeyi çok beğendiklerini söylemişlerdi ama bir daha dönmediler. Tabi projeyi tüm detayları ve maliyet tablosuyla beraber dosya halinde onlarda bırakmamın da etkisi oldu. Henüz öğrenciyken bu konularda mantıklı davranamıyorsunuz. Sizi o kadar övüyorlar ki bedava bile çalışırsınız adamlara:)
Tecrübe tecrübedir deyip yolumuza devam ediyoruz:)
24 Mart 2012 Cumartesi
Bir zamanlar kullandığım motor
Bir zamanlar motorcu bir kişiliktim ama artık kullanmıyorum. Bu benim başlangıç motorum idi. Ülkemizdeki motorcu düşmanı minibüsçü ve taksici güruh yüzünden motoru bırakmak zorunda kaldım. Şoförlerimizin Avrupa standartlarında anlayış ve dikkate sahip olmalarını umutla bekliyorum.O zaman gönül rahatlığı ile motoruma yeniden kavuşa bileceğimi düşünüyorum.
Canavarım
Bu eskizi üniversite yıllarımda yapmıştım, daha sonra 3ds Max de modelledim. Model üzerinde çok fazla kaplama yapma şansım olmadı. Sadece material atadım. Belki ilerde kirli kaplamalı bir çalışma yapabilirim bir mekan içerisinde. Böyle fabrika çıkışı gıcır gıcır benimde içime çok sinmiyor açıkçası. Bir yaşanmışlığı yok ki kardeşim bunun:)
18 Mart 2012 Pazar
Gondol plastik için yaptığımız tasarımlardan biri
Tasarımını studioSTD firmamızın yaptığı ve Gondol plastik tarafından üretilen kek kalıbı. Çift taraflı kullanımı sayesinde yaratıcı formlar ile konuklarınızı şaşırtın:)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)